Rahim Ağzı Yaraları
Rahim ağzı yaraları, tıp dilinde servisit olarak da adlandırılan, çeşitli nedenlere bağlı olarak gelişen, kasık ağrısı ve akıntı olarak kendini gösteren bir hastalıktır. Cinsel yönden aktif olan her kadın, rahim ağzı yaralarına adaydır. Bu hastalığın belirtileri diğer pek çok hastalığa benzediği için ve dışarıdan görülmesi zor olduğu için kişinin kendisi tarafından tespit edilmesi oldukça zordur. Ancak başka bir nedenle jinekolojik muayene yapıldığında fark edilebilir. Tedavisi oldukça kolay olan servisit, kesinlikle ihmal edilmemesi gereken bir hastalıktır. İlerlediğinde, rahim kanserine kadar çeşitli sorunlara yol açabilmektedir. Bu hastalığa rahim ağzı dokusunun iltihaplanması adı da verilir.
Servisit sebepleri nelerdir?
Bu hastalığın en önemli sebebi, rahim ağzında bulunan enfeksiyonlardır. Bazı travmalar da bu yaraların nedeni olabilir. Aynı zamanda vajina ve rahim için kullanılan kimyasallar da bu yaraların gelişimini hızlandırabilir. Rahim içinin sabunla ya da çeşitli kimyasallar ile yıkanması, burada bulunan PH dengesini bozulmasına ve bu yaraların gelişmesine neden olur
Sık doğum yapılması, tampon kullanımı ya da cinsel hayatın aktif olması gibi durumlar da rahim ağzı yaraları için zemin hazırlar.
Servisit belirtileri nelerdir?
Bu hastalığın ilk belirtisi, adet döneminin hemen bitiminde meydana gelen vajinal akıntılardır. Bunun yanında kanama olması, ağrılı cinsel ilişki yaşanması, aşırı vajinal akıntı olması, kaşınma görülmesi, vajinada yanma olması, bel ağrısı ve idrar yaparken yanma görülmesi diğer belirtilerindendir.
Rahim ağzı yaralarının ilerlememiş olması durumunda herhangi bir belirti görülmeyebilir ancak ilerleyen yaralar, kötü kokulu ve iltihaplı olan akıntılar meydana getirebilir. Tedavi edilmemiş olan rahim ağzı yaraları vajinada bulunan mukus yapımını bozar. Bu durum spermlerin vajina kanalına girmesini zorlaştırır ve kısırlığı meydana getirir. Hamilelerde ise erken doğum ve düşük yapmaya neden olur. Bu hastalığa sahip olan anneler normal doğum yaptıklarında, bebeklerinde akciğer ve göz enfeksiyonları görülme ihtimali oldukça fazladır.
Rahim ağzı yaraları nasıl teşhis edilir?
Rahim ağzı yaraları, vücudun normal savunma mekanizmasının bir sonucudur. Nasıl ki vücutta herhangi bir yara olduğunda kan akımı bu bölgede artıyorsa, rahim ağzında da aynı şekilde kan akım hızı artar. Bu durum pembe ve şiş bir yara olarak görünür. Jinekolojik muayene sırasında çoğunlukla tespit edilen bu yaraların tanısının konulması için bazı testlerin yapılması gerekebilir. Tanısında kullanılan diğer yöntemleri şu şekilde açıklayabiliriz;
Biyopsi;
Rahim ağzı yaraları anormal dereceye ulaştığında, kesin tanının konulabilmesi için bu yaralardan örnek alınarak biyopsi yapılır. Biyopsi işlemi lokal anestezi altında yapılır. Bu yaralar çok fazla alana yayılmışsa, saat 3,6,9 ve 12 yönünde farklı dokulardan örnek alınarak biyopsiye gönderilir. Bu işlemin sonucu bir hafta sonra belli olur.
Kolposkopi;
Rahim ağzı yaraları ile başka hastalıkların varlığının ayırılmasında en büyük yardımcı kolposkopidir. Bu işlem ile rahim içi temizlenir ve içine bir miktar farklı boyalar verilir. Bu boyar madde, rahim içinin daha kolay görünmesini ve hastalıkların daha kolay tespit edilmesini sağlar. Kolposkopi sırasında rahim ağzı, büyütece benzer bir alet yardımıyla, ışık tutularak incelenir. Biyopsi alınacak yerler tespit edilir. Rahim ağzı yaraları ile kötü huylu diğer hastalıkların ayrımı ise kılcal damarların yapısı incelenerek belirlenir. Rahim ağzındaki damarlanmaların anormal yapıda olup olmadığı, kolposkopi ile kolayca anlaşılabilir.
Smear;
Smear testi, her kadının 3 yılda bir kez yaptırması gereken, oldukça basit olarak uygulanan, çok önemli bir testtir. Bu test sırasında rahim duvarından ince bir kanül yardımıyla sürüntü alınır ve laboratuvarda incelenmeye gönderilir. Bu test, jinekolojik muayene sırasında yapılır. Anesteziye gerek yoktur ve işlem sırasında herhangi bir ağrı hissedilmez. Bu test ile rahim ağzı yaraları ve bu yaraların neden olduğu kanserin taraması yapılabilir.
Servisit tedavisi hangi yollarla yapılır?
Bu hastalığın tedavi edilebilmesi için öncelikle altında yatan nedenin saptanması gerekir. Genel olarak iltihap şeklinde görülen bu hastalığın tedavisi için çeşitli ilaçlar ve antibiyotik kullanılır. Antibiyotik tedavisi ile geçmeyen durumlarda ise basit cerrahi işlemleri, bu yara tedavileri için uygulanabilir.
Koter tedavisi;
Bu tedavisi, ısı yardımı ile yaraların yok edilmesini sağlar. Halk arasında bu yöntemin ismine yara yakma adı da verilir. Tedavi sırasında kalem şeklindeki bir probdan yardım alınır. Bu proba elektrik akımı gönderilerek ısı elde edilir. Bu ısı ile yaranın üzerine müdahale yapılır ve yaraların yakılması sağlanır. İşlem sırasında çok az ağrı olması, normal kabul edilir. Bu yöntem, rahim ağzı yaralarında en sık kullanılan tedavi şeklidir. Bu tedaviden sonra rahim ağzında doku oluşumu görülebilir ve bu dokular, tıkanmalara neden olabilir.
Kriyoterapi tedavisi;
Kriyoterapi tedavisi, sıvı karbondioksit ya da azot ile yaraların dondurulması tedavisine verilen isimdir. Bu tedaviye halk arasında yara dondurma adı verilmektedir. Koter tedavisinden daha avantajlı olan bu yöntemde çok az ağrı hissedilir. Ayrıca koter tedavisinden sonra oluşan dokular, bu tedaviden sonra daha az görülür. Bu durum rahim ağzı tıkanmalarına engel olur.
Kriyoterapi uygulaması tabanca şeklinde bir aletten yardım alınarak uygulanır. Tedavi sırasında ağrı ya da acı hissedilmez. Bu nedenle anestezi uygulanmasına gerek yoktur. 10 dakika süren bu tedavi sonrasında yaraların dondurulması sağlanır. Tedavinin etkileri yaklaşık 2 hafta sonra görülmeye başlanır.
Lazer tedavisi;
Lazer tedavisinde, yara dokularının lazer ışığı kullanılarak tahrip edilmesi sağlanır. Bu tedavi yöntemi, diğerlerine göre daha az ağrılıdır. Bu nedenle anestezi kullanılmasına gerek bulunmaz. Bu tedavi sonrasında yara iyileşmesi oldukça hızlıdır.
Rahim ağzı yaraları tedavi sonrası süreç nasıldır?
Bu yaralar hangi yöntemle tedavi edilirse edilsin mutlak vajinal akıntı oluşur. Bu akıntılar, kirlidir ve tedaviden 2-3 hafta sonrasına kadar görülebilir. Ayrıca ilk 2 hafta boyunca lekelenme şeklinde kanama görülmesi de normal kabul edilir. Tedavilerden sonra 3-4 hafta kadar cinsel ilişkiden uzak durulmalıdır. Tam olarak iyileşme, 6-7 hafta sonra gerçekleşir.